Konkurlar (Conquer) adı üzerinde savaş alanı gibidir. Savaş meydanı Pazarlama Departmanı’nın odasıdır ve siz düşmanın ne ismini ne cismini ne de silahlarını bilirsiniz. Zaten konkura hazırlanan ekip de kurmaylardan oluşan ekiptir.
Yıllardır Mental Creative reklam ajansları, küçüklü büyüklü konkurlarda ter döktü. Gerek sunum odalarında gerekse ajansın içerisinde genellikle yılbaşından bir iki ay sonra bir koşuşturmacadır, gider. Elbette korkulu rüya müşteri temsilcisi (ref: müştem)’dir. Sürekli ağzından yetişmeyecek sözünü düşürmeyen onlardır.
Oysa yaratıcı ekip gecesini gündüzüne katmış, hâlihazırda olan müşteri ile cebelleşirken bir de başlarına konkur çıkmıştır. Üstelik savaştığın kişi de ya okuldan, ya daha önceki işlerden ya da oradan buradan tanıştığın, belki de samimi olduğun arkadaşındır. İşte bu noktada tüm yaptıklarını arkadaşından gizlemek zorunda kalırsın. Ama o da senden saklayacak merak etme.
Fikirler ortaya çıkar, grafik tasarımcılar harala gürele çalışır ve işler sunum haline gelir. İşte sunum kâbusu da böyle başlar. Eğer müstakbel müşterinizin sunum odası varsa ne âlâ. Ya yoksa ne yapacaksınız? Elbette derme çatma bir sunum düzeni bulunacaktır.
“Bu birinci örneğimiz,” sözü genellikle tam profesyonel, çok renk vermeyen ama sakin bir gülümsemeyle karşılanır, size bakan pazarlama profesyonelleri tarafından. Sonra iki, üç derken, artık iş kesinleşmiştir, yöneticiler fee pazarlığı düşünüyorlardır. Sunum yapansa işleri daha iyi göstermek için çırpınıp duruyordur.
Konkuru aldıysanız ne güzel, ya alamadıysanız?